Mektup - 2
Bazen sana çok yükleniyorum, biliyorum. En çok zalimlik, acımasızlık yapan kişiyim sana ben. Sanki her şeyi dört dörtlük yapmak zorundaymışsın da, hiçbir şeyi dört dörtlük yapamıyormuşsun gibi... Hayatının herhangi bir yerinde hakettiğin değeri bulamadığını düşünüyorsun. Belki de haklısındır. Ne iş hayatında, ne aşk hayatında, ne maddi, ne manevi, ne fiziksel ne zihinsel anlamda tam değilsin belki. Bir ömür boyu böyle olacak belki de. ''Değiştirmek benim elimde olabilir mi? Ama ben ne yapabilirim ki?'' diye düşünüyorsun. Aslında sorduğun soruların cevaplarının hepsinin kendinde olduğunu da biliyorsun. Bundan sonrası ya her şeye 'kaderimmiş' deyip boyun eğip kabullenmek, ya da olan biten her şeye isyan edip reddetmek. Fakat sen tarafını seçebilmek için fazla korkak olduğundan, arafta öylece bekliyorsun. Ki, en kötü karar bile iyidir kararsızlıktan. Ah, on yedi yaşın... Nasıl da dünyaları değiştirecek gibiydin ama. Şimdiyse kapkara bir umutsuzluk tufanında yapay